Sevimli dostlarımızın tarihsel hikâyesi…
Vakanüvis
Ülkede hassaten bir hayvan, daha doğrusu aciliyeti bakımından bir köpek sorunu olduğu aşikâr.
Gündemdeki ağırlıkları sırasınca; sokak köpeklerinin saldırıları sonucu yaşanan insan ölümleri, yaralanmalar, hayvan barınaklarındaki olaylar, muhtelif sebep ve yöntemlerle itlaf edilenler, evcil olarak bakılmak amacıyla alınıp bir süre sonra sokağa terk edilenler, hayvan haklarını savunanlar, hayvan haklarının insan haklarını tehdit ettiği görüşünü dile getirenler, eylemler, gösteriler, tartışmalar, evcil hayvan mama ve aksesuarlarının yüksek rakamlı piyasası; köpekler, kediler ve diğerleri…
Evcil hayvan meselesi; eski dönemlerin insan ve hayvan tabiatı ile çevreye genelde uygun durumundan bugün gelinen tuhaf, hastalıklı, ticarî kaygılı karmaşık duruma kadar, göz atılası bir mesele.
Nerdeyse 10 bin yıldır insanlara aşinalar
Köpeklerin, yaklaşık 16 bin yıl önce iki ayrı kurt soyundan, önce Avrupa sonra da Asya’da insanların nispeten yakınında bir yaşantıya geçtikleri tahmin ediliyor.
Köpeklerin gerçek manada tam olarak ne zaman evcilleştiğine dair araştırmalar/bulgular ise üç aşağı beş yukarı 10 bin yıl öncesine işaret ediyor.
ABD Maine Üniversitesi akademisyenleri tarafından yayınlanan bir araştırmada, köpeklerin yaklaşık 9 bin 400 yıl önce Teksas bölgesinde yetiştirildiği/evcilleştirildiği dile getirilmişti.
Bulgulara göre, o devirlerde insanlar köpekleri hem evcilleştiriyor hem de yiyorlardı.
Maine’nın araştırmacıları bu iddiayı, buldukları bir insan dışkısı fosilindeki küçük bir köpeğin kemiğine rastlamalarına dayandırmışlardı.
Antik Mısır’da hayvanperestler kediye tapardı
İnsanlığın tarih sürecinde, köpeğin ev etrafında barındırıldığı ilk asırlardan itibaren, köpeklerle birlikte genelde kediler de var olmuştu.
Zengin aileler, bu “yarı tanrı” hayvanların gönüllerini hoş tutmak için onlara mücevher takarlardı. Bu durumdaki birçok kedi öldüğünde mumyalanırdı da. Sahipleri; yas belirtisi olarak kaşlarını kazırlar, kaşları yeniden çıkana kadar da yasları devam ederdi.
Kediler o kadar özeldi ki, onları kazara bile olsa öldürenler ölüm cezasına çarptırılırdı. Mısır’daki “zoolatri” (hayvanperestlik) inancına göre, tanrı ve tanrıçalar kendilerini farklı hayvanlara dönüştürme gücüne sahipti, dolayısıyla neye dönüştülerse ona tapmak gerekiyordu.
Tanrıçalardan ise sadece biri kediye dönüşebiliyordu. Bastet isimli bu tanrıça için Nil kıyısına çok büyük bir tapınak yapmışlardı.
Eski Mısır’da yöneticiler, rahipler ve zenginlerin, bazen canlı kedileriyle bazen de kedi heykelcikleriyle – nadiren de köpek – mezara konulduğu oluyordu. Yine eski Yunan ve Roma’da da kıymetli eşyalarla gömülmüş köpekler görülmüştü.
Eski yıllarda da günümüzde de evcil hayvan sahiplerinde görülen ve birçok uzman tarafından “hastalık” olarak tanımlanan hâl ise “antropomorfizm” olarak adlandırılmıştı. Bu psikolojik sorun, “insan özelliklerini insan olmayan bir varlığa atfetmek” olarak biliniyor. Kedi veya köpeğinden “kızım” ya da “oğlum” diye bahsetmek, onları “insan gibi giydirmek” ve benzeri davranışlar bu sorunun semptomları olarak kabul ediliyor.
Romalı zenginler süs köpeği “imal ettiler”
Arada, köpeklere biraz daha özel yiyecek verilmesini savunanlar da görülmüştü.
İşgal, istila politikalarıyla sömürdükleri değişik coğrafyalardan elde ettikleri haksız kazançla sefahatı bir yaşam biçimi olarak benimseyen Romalılar, her türlü süs eşyasına fazlasıyla düşkündüler, bu “eşya”lar arasında köpekler de vardı. Romalılar, estetik kaygılarla köpekleri şekilden şekle sokmuşlardı.
Özel çiftleştirmelerle ortaya çıkmasını sağladıkları yeni tür köpekler görülmeye başlanmıştı. Bir anlamda köpeklerin fıtratına müdahale çabası olan bu hastalıklı tutku sonucu Roma toplumundaki zenginler arasında olabildiğine küçük süs köpeği beslemek adeta bir statü göstergesi haline gelmişti.
Bu hastalıklı tavır ilerleyen asırlarda da görülecekti. Öyle ki, birçok Avrupalı kraliyet ailesinde küçük köpekleri taşımak için özel cepli kıyafetler bile yapılmaya başlanmıştı. Yine Batılı hanedanlar ile zengin kesimler arasında, önceleri mozaiklere, sonrasında da usta ressamlara köpeklerinin portresini yaptırma modası da vardı. Köpekler yüzyıllar içinde hemen her zaman insanlara yakın yaşarken, bugünkü yaşayış biçimleriyle kediler daha çok 13’üncü yüzyıldan itibaren evlerin etrafında görülür olmuştu. Bu arada Avrupa halkları arasında, etraftaki kemirgenler için gelincik ve hatta yılan besleyenler bile vardı.
Köpeklerine ölmüş eşek ve at eti yediriyorlardı
Orta Çağ’a gelindiğinde, özellikle de Avrupa’da neredeyse köpek olmayan ev yok gibiydi. Kamu otoritelerinin halkın güvenliğini sağlamadaki yetersizlikleri hane sahiplerinin, olası davetsiz misafirler için köpek beslemelerini gerekli kılıyordu. Keza, av organizasyonlarında kullanılmak üzere özel eğitilmiş av köpekleri de görülmeye başlanmıştı.
Ancak aile fakirlikten et yiyemediğinde köpekler de lahana, patates, soğan ve ekmek kabukları yemek zorunda kalabiliyordu.
1800’lerde vahşi kapitalizmle birlikte sanayileşme ve şehirleşme artınca kentlerdeki taşıma işleri de çoğalmış, bu durum da at ve eşeklerin yoğun bir şekilde kullanılmasına yol açmıştı. Bu hayvanlar hem kimi sanayi makinalarının hareketinin sağlanması hem de nakliye için çok ağır şartlarda kullanılıyordu. Böyle olunca da fabrika kenarları ya da sokaklarda sık sık at ve eşek ölülerine rastlanıyordu. Bu leşleri, köpek ve kedilerine yedirmek isteyenlere satanlar ortaya çıkmıştı.
İlk köpek bisküvisi Londra’da üretildi
James Spratt isimli bir teknisyen, 1860 yılında Londra’ya geldiğinde, rıhtımda denizcilerin kendilerine bayat bisküviler atmasını bekleyen köpekler görmüştü.
Yeni geldiği şehirde iş fırsatları arayan Spratt’ın aklına, köpekler için “lifli köpek bisküvisi” üretmek gelmişti. Bisküviler; sebze, pancar ve et ilavesiyle denizcilerin köpeklere verdikleri yiyeceğe benziyordu. James Spratt, reklamlarıyla paralı kesimi hedefledi, reklam panoları gibi yeni pazarlama teknikleri kullandı. O yıllarda en fazla reklam bütçesi ayıran şirketlerden birisi olan Spratt Köpek Mamaları, kısa bir sürede müthiş bir büyüme gösterecekti.
Spratt’ın, hem İngiltere’de hem de başka ülkelerde akıllara getirdiği evcil hayvan maması üretimi hızla büyük bir sektöre dönüşecekti.
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından makineleşme hızla artıp, otomobil, kamyon ve traktörler piyasada yaygınlaşmaya başladıkça da at ve eşeklere olan ihtiyaç ortadan kalkmaya başlamıştı. Bu durum, çok fazla sayıda at ve eşeğin ne olacağı sorununu gündeme getirmişti. PM Chapel adlı bir girişimci, bu yeni durumu değerlendirip, çok ucuza at, eşek ve katır eti satın alma fırsatını yakalamıştı. Öyle ki bazen hayvan sahipleri bakım masraflarıyla uğraşmaktansa ellerindeki binekleri bilabedel yem üreticilerine vermeye başlamışlardı. Böylece ilk köpek konservesi piyasaya sürülmüş oldu.
“Kedi ve köpek mamasız yapamaz”ı beyinlere kazıdılar
1900’lerin başından itibaren mama piyasası bir parça hareketlenmiş olsa da geniş halk kitleleri hâlâ eski usul beslemeyi tercih ediyordu.
Bu yeni süreçte mama üreticilerinin imdadına ise basın, akademi dünyası ve yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayan STK’lar yetişecekti. Bu lobi, “Evcil hayvanınızın yemesi gereken tek gıda evcil hayvan maması olmalıdır” propagandasını beyinlere kazıyacaktı.
Reklamlar, TV dizileri, sinema filmleri peş peşe gelecekti. Hatta bazen, marka ismi bir dizi kahramanı köpeğin de adı olacaktı. Sektör endüstriye dönüşürken, bol bol “vitamin destekli, katkı maddeli mama” reklamları ortalığı kaplayacaktı.
Kuru mamalar geliştirilmeye, ıslak ve kuru bileşenler karıştırılmaya, kimyasallarla raf ömürleri uzatılmaya, bugün aşina olunan kuru mama şekillerini oluşturmak için kalıp kesme makineleri kullanılmaya başlanmıştı.
Doğal beslenme bırakılınca köpeklerin kimyası mı bozuldu?
Sektörün işine yarayacak “bilimsel otorite metni” ise 1980’lerin başlarında ABD Ulusal Bilimler Akademisi’nin Ulusal Araştırma Konseyi tarafından ortaya kondu. Konsey, tam da mama firmalarının ürettiklerinin içerikleriyle uyumlu “kedi ve köpek beslenmesinin gereksinimleri”ni yayınladı. Ancak daha yüksek kazanç için kimyasalların devreye girmesiyle birlikte kedi ve köpeklerde bazı böbrek rahatsızlıkları görülmeye başlanmıştı.
Kimi şirketler ayrıca, içinde melamin hatta bakır türevleri olan mamalar toplu evcil hayvan ölümlerine yol açtığı için yıllar içinde pek çok defa mamullerini geri çağırmak zorunda da kalacaklardı.
Mama piyasasında bu çalkantılı gelişmeler yaşanırken, süreç içerisinde krizi fırsata çevirme sırası bazı veteriner gruplarına gelmişti.
Özellikle Fransa, İngiltere, Almanya ve İtalya’daki kimi veteriner klinikleri hem tedavi operasyonlarına hem de “Hayvanlarınıza bizim karışımlarımızı yedirin.” reklamlarına başlamışlardı.
2011 yılında yine ABD’de yapılan düzenlemeyle “Gıda Güvenliği Modernizasyon Yasası” çıkacak, bu düzenleme de sektörün beklentilerine cevap verecek içerikte olacaktı. Bu arada bazı uzmanlar, mamalardaki sinir sistemini olumsuz etkileyen kimyasal katkı maddeleri ile evcilken sokağa bırakılma halinin, özellikle köpeklerde saldırgan dürtüleri tetikleyici etkilerinden de söz etmekte.
Bu çevreler, yüzyıllar boyunca – istisnai durumlar hariç – evcil hayvanların, özellikle köpeklerin; yaşadığı evin, sahibinin savunulması gerektiği durumlar ile av operasyonları dışında sebepsiz saldırganlıkları görülmediğine, modern zamanlarda ise bu patolojik durumun arttığına dikkat çekiyorlar.
Bu arada, sektördeki ana akım yaklaşımlara uymayan, hayvan sağlığına aykırı durumları raporlayan kuruluşlardan bazıları ise havlu atmış durumda. Bunlardan birisinin sitesinde, “Ne zaman açılırız bilmiyoruz” yazıyor.
311 milyar dolarlık bir pazar
Küresel evcil hayvan yemi pazarı 2021 yılında 112,1 milyar dolar büyüklüğüne ulaştı. Uzmanlar bu rakamın 2030 yılında 170,1 milyar doları bulacağını tahmin ediyorlar.
İstatistiklere göre; sadece Amerikalılar 85 milyon kediye, 78 milyon köpeğe, 14 milyon kuşa, 12 milyon küçük memeliye ve 9 milyon sürüngene sahip.
AB üyesi ülkelerin hanelerinin yüzde 38’sinde evcil hayvan bulunuyor. Küresel evcil hayvan bakımı pazarının 2022 biterken 199 milyar dolar büyüklüğe ulaşması bekleniyor.
Türkiye’de ise yaklaşık 8 milyon evcil hayvanın beslendiği, mama ve aksesuar piyasasının büyüklüğünün de 1 milyar doları aştığı tahmin ediliyor.
– Alicia Ault, “İnsanlar Ne Zaman Evcil Hayvan Beslemeye Başladı?”, Smithsonian Magazin, 28 Eylül 2016
– “Ticari Evcil Hayvan Mamasının Tarihi”, thefarmersdog.com, 11 Mart 2017 – Hemi Kim, “Evcil Hayvan Yemi Endüstrisi Hakkında Bilmedikleriniz”, sentientmedia.org, 5 Kasım 2021
– Yrd. Doç. Dr. Ebru Çetin, “Tüketim Toplumunda Evcil Hayvanların Sahiplenilmesi”, Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, Ekim 2017
– “Hayvan Refahına Karşı En Büyük Tehdit: Antropomorfizm”, protecttheharvest.com
– “Büyük İşletmeler ve Evcil Hayvan Endüstrisi”, fetchingfoods.com