İhsan Dindar – milliyet.com.tr / ihsan.dindar@milliyet.com.tr
Uzun bir aranın ardından karşılık bir söyleşi yapmak çok güzel. Öncelikle nasılsın diye sorarak başlamak istiyorum. Bir yandan yaz geldi, bir yandan pandeminin etkileri azalıyor gibi…
Buna da şükür. Sağlık, sıhhatimiz yerinde. Çocuklar Giresun’da doğayla baş başa. Biz de burada müzikle ilgileniyor. Onlar da toprakla bahçeyle iç içe yaşıyorlar. Günlerimiz iyi geçiyor. Heyecanlıyız tabii. Yeni albümün heyecanını yaşıyoruz. Elimizden geldiği kadar üreterek, bildiğimiz işi yaparak bu süreci geçirmeye çalıştık. Geçen yılki Romantik albümümüzden de başlamıştık zaten buna. Sonrasında da durmadım. İki yıldır aklımda bir disco-dance albümü yapmak vardı. Yani aslında bu şekilde, müzikle dolu geçti bu dönem. Kendimi dinledim bu süreçte. O hayatın telaşından kopup bir anda evde bulduk ya kendimizi; o da bana iyi geldi. Pandemi öncesinde bazı şeyler hep aynı gelmeye başlamıştı. Mesela Romantik albümü benim için çok heyecan vericiydi. Hâlâ da yaptığım en iyi işlerden biri olarak görüyorum. Ona klip düşünüyorduk. Daha nasıl bir klip çekebilirim ki diye düşünüyordum. Klipte kendimi beğenmemeye başladım. Bakışlarım aynı gelmeye başladı. Bir enerji düşüküğü vardı üzerimde. Synesthesia öncesinde de böyle bir şey vardı üzerimde.
Müzikal yolculuğuna baktığımızda bunun senin en üretken dönemin olduğunu söyleyebilir miyiz?
İki yıl içerisinde ürettiğim şarkı sayısı sanırım 20. Neredeyse her ay bir şarkı çıkarmışım gibi bir durum söz konusu. O açıdan bakıldığında evet, müzikal yolculuğumun en üretken dönemi diyebiliriz.
İki yıl önce bir konser öncesi bir söyleşi fırsatımız daha olmuştu. Orada da kafanda neler kurguladığına dair ipuçları vermiştin. Ama bu sanırım onun da üstüne çıkan bir şey. Şimdi 7 albümüne gelmek istiyorum. Disco-funk-dance tarzlarının hakim olduğu bir albümle karşımızdasın. Romantik’ten çok farklı bir albüm. Nasıl bir fikrin albümü?
İki yıldır kafamda olan bir şeydi bu proje. Etrafımdaki değerli müzisyen arkadaşlarımla da bunu paylaşıyordum. O enerjiyi bulduğunuz insanla da böyle bir proje ortaya çıkıyor. Mert Carim ve Genco Arı ile de böyle oldu aslında. Pandemi sürecinde stüdyodaki ekipmanlarımı eve getirdim. Evde çalışmaya başladım. Kafamda ritimler yazmaya başladım. Bas gitar çalmaya başladım. Bas gitara alıştı elim. Bu süreçte müzik ve beste yapma şeklim değişti aslında. Ben hep gitarımla şarkı yaparken şimdi bilgisayar başında yapmaya başladım. Bu tarz çalışmaya geç başlayanlardanım. Bas gitar çalınca kafamdaki fikirler değişti. Ortaya daha hareketli, daha dansa yakın şeyler çıkmaya başladı. Sonrasında bunu Mert ile yapmaya başladık. Sonrasında Deli parçasını Genco’ya götürdüm. Sonrasında da üçümüz arasında güzel bir enerji yakaladık. Dedim ki ben bunu bir albüme çevireyim. Zaten kafamda da vardı. İş ilerledikçe ortaya daha güzel şarkılar çıkmaya başladı. Demek ki bu içimde gerçekten büyümüş. Altıncı şarkı bir süre kafamda oluşmadı. Bu kafamda oturunca çıkış şarkısı olur dedim. Doğum sancısına dönüşmüştü. Sonra Şerefine çıktı ortaya. Biz normalde İmza şarkısı ile çıkmayı düşünüyorduk. Ama Şerefine ortaya çıkınca kesinlikle bu olmalı dedim. Çünkü hem albümün karakterini hem de bizim şu son iki senede yaşadıklarımızı yansıtan, pozitif enerjisi çok yüksek bir şarkı oldu.
Albümde benim en sevdiğim şarkılar Çürük ve Heyecan. Albümün bütününe baktığımızda nasıl bir hikâye anlattığını söyleyebilirsin bize? Ya da böyle bir şey anlatma kaygısı var mı?
Yani benim için her şeyin bir alt metni var. En basidinden bir dövme bile yaptırırken 40 gün düşünüyorum. Yaptırıyorum ama o dövmeyi yaptırmamın anlamı ne? Kafamda her zaman bir niye sorusu vardır. Bundan önceki albümlerimde her şarkıda başka bir adam oluyordum. Ancak bu albümdeki 7 şarkıda da aynı imajı çizmek istiyorum. Bu adam biraz gamsız, biraz ânını yaşamak isteyen, takıntılı olmamaya çalışan biri.
Böyle biri olmak ister misin? Olabildiğin biri mi bu?
Olabildiğim kadar. Bu benim gerçekten de olmak istediğim adam bu arada. Tam manasıyla öyle olmak mümkün değil tabii. Benim gibi başak burcu olan bir insan için zor. Sonuçta ben albüme olmak istediğim karakteri yansıtabilirim. Bu albümde de böyle olsun istedim. Bir tek Heyecan sosyal içerikli bir şarkı. Bir de Çürük’te kederli bir anlatım var. Sen de zaten o ikisini sevmişsin. Nispeten daha rock’n’roll işler.
Sözü albümdeki imajına getirmek istiyorum. Önceki albüm ve single çalışmalarında da karşımıza bir imajla çıkıyordun. Bu sefer de bir bütünlük söz konusu. Çocuklarınla olan bağlığını da biliyorum. Onların tepkisi ne oluyor bu imaj çalışmalarına?
Onlar seviyor bu halimi. Her yaz sakalımı bir kez keserdim. Geçen yıl Nil, beni sakalsız görünce “baba uzayacak değil mi?” diye sormuştu. Yani sakalsız halim hoşlarına gitmiyor. İmaj olarak da bundan sonra da dediğin gibi hep o şarkıda adam olacağım. Bir bütün olmasını istiyorum. Burada imajın da çok üstüne düştük. Çünkü 7 albümü aynı zamanda bir müzikal dönemi de anlatıyor. O yüzden de o ruhu yansıtmak gerekiyor. Yaptığımız işe kendimizin de inandığını göstermek gerekiyor.
Bu bahsettiğin dönemler 70 ve 80’li yıllar ağırlıklı olarak. Albümü hazırlarken seni besleyen isimler oldu mu?
Eskiden beri ya rock’n’roll ya da funk dinleyen biriyim. Dinleyecek bir şey bulamadığımda bu ikisine yönelirim. Genel olarak da bunu yaptığım için kafamda oturtmuş olabilirim. Ama bir isim olarak örnek aldığım biri yok açıkçası. Ama sonuçta hiçbir şeyi yoktan var etmiyoruz. Mutlaka etkilendiğim şeyler olmuştur. Gitar riflerinde bu etki olabilir, baslarda olabilir. Belki vokal tarzında olabilir.
Bu pandemi hepimizin hayatında en azından şimdilik bir milât gibi bir şey oldu. Pandemi öncesi dönemde sen sık sık konser vermeyi tercih eden bir sanatçıydın. Bu albüm de tam konserde çalmalık bir albüm. Yakınlarda konser için verebileceğin bir müjdesi var mı?
Haziran’da da Ağustos’ta da konserlerimiz var. Biz normalde akşam 9’da yapacaktık konserleri ama kısıtlamalar nedeniyle 19.30’a çektik. Çünkü biz bunu yapmak istiyoruz. Açık havada ve yarı kapasiteyle bu konserleri yapacağız. Akşam saat 10’dan önce evlere dağılmamız gerekiyor şu koşullarda. Bu işi yapma inadımızı herkes görsün istiyorum. Temmuz’da bir boşluğumuz var sonrasında Ağustos’ta açık hava konserleri devam edecek. Şu an biz elimizden geleni yapıyoruz. Müzikseverler de ellerini taşın altına koymalı. Çünkü onlarsız olmuyor bu iş. İnsanlar da müziksiz ve daha doğrusu sanatsız bir hayatın olamayacağını gördü.