İnsanoğlu dünyaya geldiği andan itibaren doğası gereği sosyal çevre ile
etkileşime geçer. Dünyanın neresine giderseniz gidin, hangi kültürle
tanışırsanız tanışın, sosyalleşmek için kişiler arası etkileşim şarttır. Bu
ihtiyacın gerçekleşmesini mümkün kılan kıymetli anahtar ise dildir.
Dilin kullanımı ile oluşturulan edebi eserler, sosyal ve kültürel iletişim
becerilerinin gelişmesine katkı sağlar. Yüzyıllardır farklı yollarla aktarılan
duygu ve davranışlarla kişilerarası ve toplumsal etkileşimde
bulunulmuştur. Çevremizde etkileşimde olduğumuz birçok kişi; anne-
baba, okulda öğretmen, iş yerinde yönetici gibi konumlardaki kişiler rol
model oluyorsa, kolektif bilinçaltını yansıtan masallar da topluma bu
konuda yön vermektedir. Masallar, birçok konuda olduğu gibi çocukların
özellikle sosyal gelişim sürecini desteklemektedir.
Masalı bir cümlede tanımlarsak, genellikle halkın yarattığı, ağızdan
ağıza, kuşaktan kuşağa süregeldiği, çoğunlukla olağanüstü durum ve
olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan, sözlü anonim
halk edebiyatının en güzel örneklerindendir. Kısaca halk hikayesidir;
sözlü anlatım sanatıdır.
Çok yakın bir zaman öncesine kadar kültürümüzde dengbejler, aşıklar ve
meddahlar gibi birçok masal anlatıcısı vardı. Masallar, ait olduğu ülkenin
kültürünü, geleneklerini ve değerlerini yoğun bir şekilde işleyip
yansıtmaktadır. Bu anlatım biçimi, yıllar boyunca kişilerin yaşamlarını,
dertlerini ve mutluluklarını anlatmak için kullandıkları bir yol olmuştur.
Eflatun Cem Güney’in sözündeki gibi, “Masal deyip geçmeyin; kökleri
vardır geçmişte, dayanır durur dağ gibi… Dalları vardır üstümüzde;
yeşerir gider bağ gibi…”
Masallar yolunuz olsun, masalsız kalmayın.
Dr. Emine Yaltı- Masal Terapisti / Çocuk Kitabı Yazar
Masal Deyip Geçmemek Lazım
