Müsilaj oluşumu ve sebep olduğu zararlarla ilgili analiz modellerinin de yer aldığı raporda, Marmara Denizi havzasındaki belediye atıksularının yüzde 53’ünün mekanik arıtma, yüzde 42’sinin ileri biyolojik (C, N, P giderimle) arıtma, yüzde 5’inin ise biyolojik (C, kısmi N, P giderimli) arıtma sonrası denize deşarj edildiği belirtildi. Başta İstanbul olmak üzere Marmara’ya yapılacak bütün noktasal atıksu deşarjları öncesi biyolojik C, N ve P giderimli arıtma uygulanması önerildi. Son 10 yılda başta İstanbul, İzmit ve Bursa olmak üzere Marmara’ya yapılan kentsel ve endüstriyel atıksu deşarjları öncesi biyolojik N ve P giderimli arıtma uygulamalarının sonucu olarak özellikle Haliç, İzmit ve Gemlik körfezlerinde belirgin su kalitesinin iyileştiği ifade edildi.
Caydıcırı yaptırımlar
İTÜ’lü bilim insanları Marmara’daki müsilaj sorununa yönelik çözüm önerilerini şöyle sıraladı:
“İleri Biyolojik AAT (atık su arıtma tesisi) çıkış sularının azami oranda kentsel yeşil alanların (varsa tarım alanlarının) sulamasında ve/veya endüstride kullanılarak, Marmara’ya verilen atıksu miktarının azaltılmalı. Atık su arıtma tesislerinde geri kazanıma öncelik verilmelidir. OSB ve tekil sanayi tesislerinin etkin izleme ve denetimlerle öncelikli ve tehlikeli maddeleri belediye kanal şebekesine deşarj etmeleri önlenmelidir. Su kalitesi sürekli takip edilmeli, evsel ve endüstriyel AAT deşarjlarının izleme, denetim ve yaptırım kapasitelerinin geliştirilerek, standartlara uygun olarak işletilmeyen tesislere caydırıcı yaptırımların uygulanması ile izleme verilerinin paylaşımı sağlanmalıdır. İleri biyolojik atıksu arıtma tesislerinin işletiminin, uzman özel sektör firmalarınca, asgari 8-10 yıllık sözleşmelere dayalı olarak işletilmeleri yaygınlaştırılmalıdır.”