Dünya Bankası, 2025 yılına ilişkin yayımladığı Emtia Piyasaları Görünüm Raporu ile küresel ekonomide önemli dalgalanmalar yaşanacağına dikkat çekti. Raporda, jeopolitik risklerin ve ekonomik belirsizliklerin etkisiyle altın fiyatlarının bu yıl tarihi bir rekora ulaşmasının beklendiği, ardından 2026 itibarıyla istikrara kavuşacağı ifade edildi.
“GÜVENLİ LİMAN” ALTINA TALEP ARTIYOR
Raporda altının, belirsizlik dönemlerinde yatırımcılar için güvenli liman olmaya devam ettiği vurgulandı. Özellikle çatışma ortamları, ekonomik krizler ve politik istikrarsızlıkların, altına yönelimi artırdığı belirtilirken; altın fiyatlarının 2026’ya kadar Kovid-19 öncesi ortalamasının %150 üzerinde seyretmesinin beklendiği bildirildi.
ENERJİ FİYATLARI 5 YILIN DİBİNE GERİLİYOR
Dünya Bankası raporuna göre küresel enerji fiyatlarında bu yıl belirgin bir gerileme bekleniyor. 2025 yılı sonunda fiyatların %17,4 oranında düşerek 5 yılın en düşük seviyesine inmesi, 2026’da ise bu düşüşün %5,9 oranında devam etmesi öngörülüyor. Özellikle Brent petrolün varil fiyatının 2025’te 64 dolara, 2026’da ise 60 dolara kadar gerilemesi bekleniyor.
Raporda ayrıca, elektrikli araçların yaygınlaşmasının petrol talebini azaltacağına dikkat çekildi. Çin’de satılan yeni araçların %40’ından fazlasının bataryalı veya hibrit olması bu dönüşümün hızlandığını gösteriyor.
GIDA FİYATLARINDA DÜŞÜŞ, GIDA GÜVENSİZLİĞİ ARTABİLİR
Gıda fiyatlarında da düşüş beklentisi öne çıkıyor. Rapora göre 2025 yılında fiyatların %7, 2026 yılında ise %0,9 oranında gerilemesi öngörülüyor. Ancak bu düşüşe rağmen, Birleşmiş Milletler, dünya genelinde özellikle kırılgan ekonomilerde 170 milyon insanın akut gıda güvensizliğiyle karşı karşıya kalacağını bildirdi.
Gıda emtialarındaki fiyat düşüşünün, insani yardım fonlarının azaldığı bir dönemde yardım faaliyetlerine sınırlı da olsa destek sağlayabileceği kaydedildi.
ENDEKSLERDE SERT GERİLEME BEKLENTİSİ
Dünya Bankası, küresel emtia fiyatlarının 2025’te %12,4, 2026’da ise %4,8 oranında düşeceğini tahmin ediyor. Bu gerileme, ticaret engellerinin artmasıyla birlikte enflasyonist baskıların da azalmasına yol açabilir. Ancak aynı zamanda, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyüme potansiyelini sınırlayabileceği uyarısında bulunuluyor.
