ÇİĞDEM YILMAZ İstanbul | 24-25 Haziran tarihleri arasında Sütlücü’deki Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşen toplantıda kadın hakları aktivistleri İstanbul Sözleşmesi’ni ve önemini konuştu.
ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı’nın kurucularından Prof. Dr. Feride Acar şunları aktardı: “İstanbul Sözleşmesi 1 Temmuz itibariyle artık yoksa bile, elimizde Birleşmiş Milletler’in her türlü ayrımcılığın önlenmesine karşı olan CEDAW Sözleşmesi var. Elimizde olan bu sözleşmeyi artık daha iyi kullanmamız gerekiyor. BM CEDAW Sözleşmesi’ni denetleyen CEDAW komitesinin çıkardığı genel tavsiyeler var. Bunlardan biri ‘Genel Tavsiye Kararı 35’. Genel Tavsiye Kararı 35 çok yeni ve İstanbul Sözleşmesi’nin getirdiği uluslararası normlar bütünü içerisindeki, düzenlemelerin tamamını içeren hatta onun da ötesine geçen bir genel tavsiye. Dolasıyla Genel Tavsiye Kararı 35 hukukçuların esnek hukuk dedikleri, yasal bağlayıcılığı İstanbul Sözleşmesi gibi veya CEDAW gibi mutlak olmayan bir belgedir. Esnek bir hukuk belgesidir. Ancak dünyanın değişik yerlerinde İnsan Hakları konularında BM İnsan Hakları komitelerinin bu tavsiye ve kararların sözleşeme gibi bağlayıcı olduğu yönünde bir takım kararlar alındığı biliniyor. Dolasıyla burada umut vadeden bir kapı var. Bu nedenle Genel Tavsiye Kararı 35’i mutlaka kullanmamız gerekiyor.”
‘Mücadele sürecek’
İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili mücadelelerini sonuna kadar sürdüreceklerini vurgulayan avukat Canan Arın ise “İstanbul Sözleşmesi kadınların yaşamının önemi kadar, toplumun demokrasi göstergesi için de önemli” dedi. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü de “İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı 3 bin 487 kadın hayatta olabilirdi. Nasıl ki İnsan Hakları için mücadele veriyorsak, bu sözleşme için de mücadelemizi sona kadar sürdürmeliyiz. Gelecekle ilgili garantili yaşam hakkını savunmak zorundayız” dedi.