Sağlık Bilimleri Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Nur Kaluç, son dönemlerde yapılan bilimsel araştırmaların sonuçlarını değerlendirerek nanoplastiklerin insan sağlığı üzerindeki yıkıcı etkilerine dikkat çekti.
Kaluç’a göre, özellikle PET (polietilen tereftalat) içeren plastik şişe ve ambalajlar parçalandıkça mikro ve nanoplastik boyutlara ulaşıyor. Bu görünmez parçacıklar, solunum, gıda ya da su yoluyla insan vücuduna girerek hücre zarını deliyor ve oksidatif stres, DNA hasarı ve inflamasyon gibi ciddi biyolojik tepkimelere neden oluyor.
Dr. Kaluç, yapılan laboratuvar çalışmalarında karaciğer, böbrek, bağırsak ve üreme organlarında nanoplastik birikimi gözlemlendiğini belirtti. Erkek üreme sistemi üzerinde yapılan deneylerde ise sperm sayısında azalma ve DNA hasarı gibi sonuçlar elde edildi. Bu durumun uzun vadede kısırlık ve hormonal dengesizlik riskini artırabileceğini ifade etti.
Ayrıca nanoplastiklerin bağırsak mikrobiyotası üzerinde bozulmalara yol açtığını, bunun da bağışıklık sistemi ve metabolik hastalıklar açısından yeni bir tehdit oluşturduğunu vurgulayan Kaluç, bu konuda uluslararası ölçekte daha fazla araştırma yapılması gerektiğini söyledi.
Uzman, toplumun günlük yaşamda plastik kullanımını azaltarak bu riski en aza indirebileceğini belirterek şu uyarıda bulundu:
“Her kullandığımız plastik ürün, görünmez bir tehlikenin kaynağı olabilir. Vücudumuzun bu yükü ne kadar kaldırabileceğini bilmiyoruz.”
Bilim dünyası, nanoplastiklerin insan dokularına, kan dolaşımına ve beyin bariyerine kadar ulaşabildiğini artık net biçimde ortaya koyuyor. Bu nedenle, plastik atık yönetimi, geri dönüşüm politikaları ve alternatif malzeme kullanımı konusunda daha sıkı önlemler alınması gerekiyor.