KBB VE UYKU HEKİMLİĞİNDE UYKU APNESİ: TEDAVİLER ÇELİŞKİLİ Mİ?
Uyku apnesi, uyku sırasında en az 10 saniye süreyle nefes durması olarak tanımlanır. Saat başına 10’ar saniyelik nefesin durduğu periyodların hepsi sayıldığında buna “indeks” adı verilir, hastalığın şiddeti bu indeks’e göre adlandırılır; örneğin, indeksi 17 olan kişinin hafif derecede uyku apnesi olduğundan söz edilir, öte yandan indeksi 70 olan kişinin uyku apnesi çok ileri seviyededir.
Günümüzde ne yazık ki her şey de olduğu gibi hastalığın tedavisinde de objektif veri olarak karşımıza çıkan bu indeks ele alınıyor. İndeksi yüksek kişilere farklı tedavi, indeksi düşük kişilere farklı tedavi öneriliyor; oysa ki bilimsel gerçek bir tane. O da, bu hastalığın tam olarak sebebinin belli olmadığı, genetik geçişin de etkili olabildiği, biz hekimleri uyku apne indeksini değil, buna yol açan nedenleri ortadan kaldırarak etkili tedaviye ulaşabileceğimizdir. Burada hem bir KBB hastalıkları uzmanı, hem de bir uyku hekimi olarak tedavinin her iki tarafında da yer almamdan ötürü, kendimce, ama aynı zamanda dünyada da bilimsel olarak uygulandığına inandığım basitleştirilmiş bir algoritma ile tedavi planı sunmak gayretindeyim…
Genel kural çok basit, önce zarar vermemek gerekiyor. Bu da cerrahi yöntemlerle kişiyi geri dönüşsüz bir yola sokmadan önce uygulanması gereken diğer yöntemleri denememizden geçmektedir. Uyku apnesin de, esas problemin uyku sırasında üst havayollarında oluşan darlık nedeniyle olduğu bilinmektedir. O zaman, bu darlığın ortadan kaldırılması da tedavi edicidir. Öyle ise tedavi algoritmasındaki ilk seçenek, PAP cihazı adı verilen havayollarını sabit bir basınç ile daralmaktan kurtaran “maske” tedavisidir. Bu maske, kişinin uyku laboratuvarında bir gece yatışından sonra ona özgü basınçla ayarlanır ve reçete edilir. Nasıl ki bir gözlük, göz bozukluğunda devamlı yüzümüzde takılı duruyorsa, uykuda solunum problemi olan bireyin de her uyuduğunda bu “maske” ile uyuması şarttır. İyi bir hasta adaptasyonu, uygun basınç yönetimi, senelik uzman doktor kontrolü ve senelik cihaz bakımları ile maske tedavisine uyum sağlandığında, bu seçeneğin uyku apnesini tedavi şansı %100’dür.
Bununla beraber, yüzün yarısını kapatan bir maskenin varlığı, hastalarımızın yarısından çoğunu ürkütmekte, başka tedavi yolları arayışına çıkılmaktadır. Burada ikinci seçenek olarak cerrahi tedavi gündeme gelmektedir; üst havayollarındaki darlık özel yöntemlerle ortaya konarak darlığın olduğu bölge ameliyatla düzeltilir ve olması gereken normal yapısına kavuşturulur. Bütün bu çabalara rağmen, cerrahi yöntemlerle uyku apnesinin tedavisi %85-90’lara varabilmektedir. Yani sebebi tam olarak bilinmeyen bir hastalıkta, yine sebebini tam olarak belirleyemediğimiz %10-15’lik bir başarısızlık oranından bahsetmekteyiz. İşte bu yüzden, ilk olarak maske tedavisinin değerlendirilmesini, bu tedavinin uyum faktöründen dolayı başarısızlığı durumunda cerrahi yöntemlerin ortaya konması gerektiğini savunmaktayız. Bu cerrahiler arasında da, burun havayolunun düzeltilmesi, damak anatomisinin düzeltilmesi, dilkökü desteklenmesi ya da küçültülmesi cerrahilerinden bazıları, kişiye özel olarak uygulanabilmektedir.
Burada bilinmesi gereken en önemli husus, salt bir burun cerrahisi ile bu hastalığın asla ve asla tedavi edilemeyeceğidir. Öte yandan her uyku apnesi hastasına fabrikasyon olarak yapılan damak cerrahilerinin de çoğunlukla hastalığı içinden çıkılamaz boyuta taşıdığının farkındayız. Şu halde, adım adım hastalık ortaya konmalı, kullanılabiliyorsa “maske” denenmeli, bunun başarısızlığında havayolları özel yöntemlerle görüntülenerek darlığı oluşturan segment ortaya konmalı, ve tedavinin sadece darlık oluşturan yapıya yönelik tam hedeften vurarak yapılması sağlanmalıdır. Nitekim artık cerrahi olarak herşeyi yapmak yerine, mümkün olan en az ameliyatla %100 tedavi sağlamak akıllı tercih olarak tıp literatüründe yerini almıştır.
Sözlerimize son verirken, bu hastalığın tedavisinde en önemli unsurun harekete geçerek tedaviye razı olmak olduğunu belirtmek gerekir. Çünkü uyku apnesi, sadece hastalıktan muzdarip olan kişiyi değil, tüm toplumu etkiler; direksiyon başında uyuklayan şoförün, masum canları aldığı haberlerinde olduğu gibi..